Hz. Bahaullah Levihlerinden birinde bu hükmün önem derecesi bakımından iki büyük vecibeden, yani Allah'ı tanımak ve Emrinde istikamet göstermekten sonra geldiğini belirtir ve bu hükmün getirilmesi ve uygulanması nezaket, bağışlayıcılık, hoşgörü ve yüksek ruhlulukla nitelendirilir. Konusu bu dünyanın maddi şeyleri olmakla beraber, her müminin ifasından doğrudan Allah'a karşılık sorumluluk taşıdığı dua ve oruç gibi, kişinin ruhani vecibeleri arasında yer alır, Allah'ın bu dünyadaki müeyyide ve emirlerine tabi değildir. Gerçekten Hukukullah Hz. Bahaullah'ın insanların görevleri için öngördüğü önceliklerin sarih bir ifadesidir. Maddiyat uygulamada ne kadar önem taşısa da önce ruhaniyet gelir, sonra maddiyat.
Ahbapların ricalarına cevaben Akdes Kitábı nazil olduktan sonra Hz. Bahaullah bir süre onu yayınlamaktan alıkoydu ve o zamandaki bazı fedakar bahailer Hukukullah hükmünden haberdar olduklarında ödemeye çalıştıkları halde bu ödeme kabul edilmedi. Hz. Bahaullah'ın Levihleri , O'nun geçmişte maddi servetin dini nasıl dejenere etmesine müsaade edildiğini çok iyi bildiğini ve kendi Dininin vakar ve safi yetine en küçük bir leke düşmesindense Emirde her türlü maddi çıkarın feda edilmesini tercih ettiğini gösterir. Tüm Bahá'í Kurumları her zaman bundan ders almalıdır.
Ancak sevgili Emrin Velisinin açıkladığı gibi, fonlar Emre hayat veren kandır.
Hz. Bahaullah'ın buyurduğu gibi, bizzat Allah başarıyı maddi vasıtalara bağlı kılmıştır. Bunun için, ahbapların vukufu attıkça, bağışçının gönül rızasıyla, severek ve bilerek vermesi şartıyla, Hukukullah'ın kabulüne izin vermiştir.
Hukukullah'ın alınması için Hz. Bahaullah Emrin en büyük müesseselerinden biri olan Hukukullah Mütevelliliğini (Emanetini) kurmuştur.
İlk Hukukullah Mütevellisi tayin edilmek şerefi , Meşhed, Yezd'den Cenab Şeyh Muhammed'e aittir. Sonradan Kıdem Cemali ona Emin-ül Beyan sıfatını tevcih buyurmuştur. Hacı Şeyh muhammed Emrin ilk yıllarında iman etmiş ve Bağdat'ta Bahaullah'ın huzuruna müşerref olmuştur. Yüreğinde yanan sevgi ateşiyle Sevgilinin Eşiğinde hizmet etmek için sabırsızlanmış ve her türlü maddi varlığını bu hizmet yolunda feda ederek hayatının sonuna kadar bu görevi ifa etmiştir. Zorluk, tehlike ve yoksunluklar içindeki bu Hz. Bahaullah'ın güvenilir hizmetkarı, oradan oraya yolculuk ederek ahbapların Hukukullah bağışlarını ve Kutsal Eşiğe dileklerini taşımış ve onlara Cemali Mübarekten haberler ve Levihler götürmüştür.
Emin-ül Beyan'a tevdi edilen en kutsal görevlerden biri, İran'a gidip Báb'ın Naaşını koruyan fedakar ve cesur Emrin Eli Cenap Hacı Ahund'dan O'nu teslim almak ve sayısız tehlikeler aşarak Tahran'dan İmamzade Zeyd camiine nakletmek oldu.Burada saklanan Naaş sonradan Abdülbaha'nın isteği üzerine Arz-ı Akdes'e götürülerek Kermil dağı yamaçlarındaki ebedi istirahatgahına yerleştirildi.
Yezd'li müminlerden Hacı Abdülhasan Erdekani'nin sahip olduğu asalet ve özgeden ayrılık gibi nadir hasletler Cenap Şeyh Muhammed'in dikkatini çekmişti. Aralarındaki dostluk bağı kuvvetlenerek çok yakın arkadaş oldular. Cenap Şeyh Muhammed, Hacı Ebul Hasan'ı Hukukullah Mütevelliliği hizmetinde kendine yardımcı ve sırdaş seçti. Bu ikisi büyük zorluk ve sıkıntılardan geçerek Bahaullah'ı Akka'da ziyaret eden ilk hacılar grubu arasındaydılar. İran'a dönüşlerinde birlikte çeşitli seyahatler yapmaya karar verdiler. Bu seyahatlerden birinde 1881'de bir Kürt isyanı sırasında hücuma uğradılar ve yakalandılar. Cenap Hacı Şeyh Muhammed ciddi şekilde yaralandı. Hz. Bahaullah, Cenap Şeyh Muhammed'in vefatından sonra Hukukullah Mütevelliliği görevinin sadık yardımcısı ve arkadaşı Cenap Hacı Ebul Hasan'a verilmesini emretti ve bu zata daha sonra Emin veya Cenap Hacı Emin adı verildi.
Cenap Hacı Emin, Emre kırkyedi yıl heves ve hamiyetle hizmet eden parlak bir yıldız, alicenap, cesur ve inanılmaz derecede istikamet sahibi bir kimseydi. Hz. Bahaullah'ın Elçiliği sırasında Nasreddin Şah'ın ve oğlu Kamran Mirzanın emirleriyle iki defa hapsedildi. İkinci mahpusluğu sırasında Hz. Bahaullah tarafından Dünya Levhi'nin başlarında Sicni Metin adı verilen Kazvin hapishanesinde Emrin Eli Hacı Ahund ile birlikteydi. Burada ayaklarına pranga ve boynuna zincir takılan Cenap Emin büyük acılar çekti. Gardiyanlar ona eziyet için yemeklerine hintyağı koyarlardı. Büyük bir teslimiyet ve tevekkülle ne şikayet eder ne yemeğini reddederdi, hiçbir şey yokmuş gibi yerdi. Bir yüksek ruhluluk ve her şeyden vazgeçme timsaliydi. Ne dünya malına sahipti ne de bir yuvası ve barınağı vardı. Onun evi kendisini sevgi ve samimiyetle karşılayıp misafir eden Bahá'í dostlarının kalpleri ve ruhlarındaydı. Bu dostların her biri onun gelmesini, münacat ve levihleri tatlı bir sesle terennüm etmesini, getireceği iyi ve cesaret verici haberleri sabırsızlıkla beklerlerdi. Her gün bir aileye veda edip geceyi geçirmek için bir başka evi, bir başka topluluğu huzuru ile aydınlatmaya giderdi. Devamlı bir hareket halinde İran şehirlerinin çoğuna seyahat eder ve bir çok Bahá'í ahbaba kişisel işlerinde güvenilir bir müşavir olurdu.
Hacı Emin sayısız seyahatlerinden birinde Paris'e giderek Hz. Abdülbaha'nın huzuruna müşerref oldu. Uzun hayatı boyunca Hz. Bahaullah'ın Elçiliğinin son onbir yılına, Misakın Merkezinin yirmidokuz yıllık görevine ve Şevki Efendinin Velayetinin yedi yılına şahit oldu. Hayatının sonuna doğru hasta ve zayıf düşüp yataktan çıkamaz olunca Hz. Abdülbaha'nın sarih isteği ile Hukukullah Mütevellisi olarak halefi tayin edilen arkadaşı ve dostu Hacı Gulam Rıza'nın evinde kaldı. 1928'de vefat ettiğinde Hacı Emin Sevgili Emrin Velisi tarafından Emrin Eli ilan edildi.
Üçüncü Hukukullah Mütevellisi Cenap Gulam Rıza'ya Emin-i Emin sıfatı verildi. Bu seçkin ruh, Tahran'da zengin bir tüccar ailesinin evladı idi ve rahat bir hayat yaşamak üzere yetiştirilmişti. Gençliğinde ruhani hakikatleri keşfetme arzusu onu mukayeseli dinleri tetkik etmeye yöneltti ve işleri ile meşgul olurken din mensupları ve liderlerini arayarak onlarla ilişki kurdu. Bulduklarından hayal kırıklığına uğrayınca, katibinin ona tebliğ ettiği Bahá'í Dini hakkında daha fazla bilgi topladı. Bu araştırma kısa zamanda mübarek Elvah ve yazıları daha ciddi olarak incelemesine yol açtı ve yüreği iman nuru ile aydınlandı. Emri kabul eden Cenap Hacı Gulam Rıza Bahá'í faaliyetlerine başladı ve 32 yaşında ticareti terk ederek kendini tamamen ve serbestçe Emrin hizmetine adadı. Daha sonra Hz. Abdülbaha'dan gelen bir levihle, Cenap Emin gibi davranması teşvik ve Hukukullah Mütevellisi tayin edildi. Yeni mevkiinin sorumluluklarını hep göz önünde tutarak Cenap Emin'in hayatının sonuna kadar ona ihtimamla baktı.
Cenap Gulam Rıza onbir yıl Hukukullah Mütevelliliği yaptı. Evi, ahbapların toplantıları ve Emri işlerin yürütülmesi için bir merkez oldu. İran'daki Bahá'í emlâkinin ve vakıflarının tescili için ilk girişimler onun zamanında yapıldı, bunların korunması ve bakımı için hamiyetle çalıştı. 1938'de hastalanıp vefat etti.
Şehit Verka'nın üçüncü oğlu Cenab Veliyaddin Verka, Sevgili Emrin Velisi tarafından dördüncü Hukukkullah Mütevellisi tayin edildi. Tebriz'de doğmuş ve Bábası ile ağabeyinin şehadetlerini müteakip, koyu, kudretli ve fanatik bir müslüman olan büyükannesi tarafından büyütülmüştü. İlk gençlik yıllarına kadar bu kadın onun içinde Emre karşı düşmanlık tohumlarını ekmek için elinden geleni yaptı. Onaltı yaşındayken, Akkuş-u Şehid (Şehidin Kardeşi) lâkaplı amcası onu bu elem verici taassup ortamından çekip alarak Miyanduab'daki evine götürdü ve Bahá'í Dini'ni ve Öğretilerini ona tanıtarak Cenab Verka'yı yepyeni bir âleme soktu. Emir aşkıyla öylesine tutuştu ki, hiçbir hazırlığı olmadan bir arkadaşıyla Hacca gitmeye karar verdi. Fakat Mahalli Ruhani Mahfili bunu onaylamadı ve Hac yerine Tahran'a ağabeyi Cenab Azizullah Verka'nın yanına gitmeye kılavuzladı.
Tahran'daki öğreniminden sonra Cenab Verka'nın Hac özlemi gerçekleşti, sonra Beyrut'taki Amerikan Üniversitesi'ne girdi ve yaz tatillerinde Hz. Abdülbaha'nın rehberliğinde Bahá'í öğretileri hakkındaki bilgisini derinleştirdi. Bu sırada Hz. Abdülbaha'nın arzusu ile İran'a bir yolculuk yaptı ve daha sonra tarihi Avrupa ve Amerika seyahatlerinde tercüman olarak O'na refakat etti. Bu seyahat tamamlanınca, İran'a döndü ve Tahran'daki Mahalli Ruhani Mahfil'de çok değerli hizmetler ifa etti. Hukukullah Mütevellisi olarak sadık ve fedakâr hizmetleri onu onyedi yıl meşgul etti. Bu süre içerisinde Hukukullah hükmünün icrası İran'da yapıldı ve ahbaplar vecibelerini her zamankinden daha çok yerine getirerek büyük paralar ve mallar verdiler. Bütün vaktini bu kutsal işe ayırmak için Cenab Verka çalıştığı işinden ayrıldı.
Cenap Veliyullah Verka, 1951'de Şevki Efendinin Allah'ın Emrinin Eli mertebesine yükselttiği ilk seçkin mümin gurubu içindeydi. Bu, onun ahbaplarla tanışması ve onları tebliğ işinde, bilhassa 1953 Rızvanında başlayan on yıllık sefer sırasında, kazanılan zaferlerin haberleriyle sevindirmesi için yeni fırsatlar yarattı. Bu unutulmaz hizmetler, uzun zamandır beslediği sevgili Emrin Velisini ziyaret arzusunu gerçekleştirmesi ile sonuçlandı.
Bu ziyaretten İran'a dönüşünde eski bir hastalığı arttı ve Cenap Verka hastane tedavisi ve ameliyat için Almanya'da Tübingen şehrine gitmek zorunda kaldı. Bu tedavi maalesef başarılı olmadı ve asil hayatı 1953'de son buldu.
Şevki Efendi, Veliyullah Verka'nın vefatını bildiren telgrafında şu sözlere de yer vermiştir " Onun Hukuk Mütevellisi gömleği şimdi oğlu Ali Muhammed'in sırtında... Yeni tayin edilen Hukuk Mütevellisi Emrin Eli mevkiine yükseltildi " Cenap Ali Muhammed Verka'nın bu ağır vazifeye getirilmesinden iki yıl sonra o ve diğer Emrin Elleri, Sevgili Emrin Velisinin Suudunun getirdiği kalplere elem veren ve ruhları karıştıran olaylarla karşılaştılar ve tüm Bahá'í dünyasını on yıllık seferin başarılı sonucuna ulaştırarak, Rızvan 1963 de Evrensel Adalet Evi'ni vücuda getirdiler.
Müteakip yirmi üç yılda İran'daki Bahá'í toplumuna arz olan bela ve zulüm fırtınaları, bir taraftan Hukukullah için bağışlanmış malların korunması ve satışı, bir taraftan diğer tarihi görevler, Emrin Eli sıfatıyla Cenap Verka'nın başına çok büyük problemler açtı.
Birbirini izleyen tebliğ planları ile İran'dan dünyanın dört bir bucağına muhacirler akması, Hukukullah Mütevellisinin, İran sınırları dışındaki bir çok memlekette Vekiller ve Temsilciler tayin etmesini gerektirdi ve artık bu müessese bütün kıtalarda temsil edilmektedir. Yalnız Orta Doğu Ülkeleri ahbapları yeni vatanlarında Hukukullah hükmüne riayet etmekle kalmamakta, diğer ahbaplarda gitgide Hukukullah ödemeyi istemektedirler.
Böylece bu müessesenin gelişmesinde açılmış olan yeni bir dönem Emrin Kuruluş Devrinin dördüncü dönemi ve Bahá'í toplumunun meçhuliyetten sıyrılarak dünya meselesi alanına çıkmasıyla el ele gitmektedir.
HUKUKULLAH HÜKMÜNÜN KANUN ŞEKLİNE GETİRİLMESİUmumi Adalet Evi'nin isteği üzerine Araştırma Dairesi tarafından hazırlanmıştır.
l- GİRİŞAkdes Kitábında hükmedilmiş büyük bir kanun (7) ve kutsal bir kurum olan (72) olan Hukukullah ( Allah'ın Hakkı ), Bahaullah'ın Dünya Nizamının temelini kurmak ve binasını desteklemek için en önemli araçlardan biridir. Onun çok uzaklara ulaşan davranmaları kişinin refah ve iyiliğini geliştirmektedir. Emrin Başının yetkisini kuvvetlendirmek ve faaliyetlerini genişletmeye kadar pek çok alanı kucaklar. Bahaullah, Emrin Merkezi Müessesesi için devamlı ve sistemli bir gelir kaynağı sağlamakla, Dinin Dünya Merkezine bağımsızlık ve kesin işlerlik kazandıracak vasıtayı da temin etmiştir.
Bahaullah bu kanunu " Allah'ın Hakkı " olarak tanımlamakta, insanlarla yaradan arasındaki ilişkinin karşılıklı teminat ve vecibelere dayanan bir misak mahiyetinde olduğunu bir kez daha vurgulamış; ve Emrin Merkezi Otoritesinin herkesin teveccüh etmesi gereken ve bu Hakkın tevdi edileceği makam olarak tayin etmekle, her mümin ile Emrin Başı arasındaki kendi Dünya Nizamının yapısında eşi olmayan doğrudan ve hayati bir bağ kurmuştur. Bu hüküm ahbapların kendi ekonomik faaliyetlerinin ilâhi kabul seviyesine yükseldiğini görmelerine imkân verir, onların servetlerinin arınması için bir vasıta teşkil eder ve ilâhi takdisi cezbeden bir mıknatıs rolü oynar. Tespit edilen genel prensipler içinde Hukukullah'ın hesaplanıp ödenmesi sırf kişi ile Allah arasında bir vicdan işidir.( 8,104 ); Hukukullah'ı emir veya rica yolu ile istemek yasak edilmiştir. (8,9,38,71,96,104 ) Sadece Emrin müesseselerinin nezareti altında çağın, hatırlatınca ve öğütlere izin verilmiştir.(38,70,99,104,107 ), Gelişmekteki Bahá'í Dünya Topluluğunun maddi refahı için son derece önem taşıyan bu hükme uyma ve uygulanmasının bu şekilde tamamen kişinin iman ve vicdanına bırakılmış olması, aziz Abdülbaha'nın ekonomik problemlerin ruhani çözümün dediği hususa kuvvet kazandırmakta ve ışık tutmaktadır. Gerçekten, Hukukullah'ın aşırı zenginlik ve aşırı yoksulluğun önlenmesi, ve kaynakların daha adilane bir şekilde dağılımı gibi Emrin bazı prensiplerinin gerçekleşmesine katkısı, ahbapların bu hükme uyma sorumluluğunu üstlendikleri ölçüde gitgide daha fazla belirgin olacaktır.
Hukukullah kanununun esasları Akdes Kitábında belirtilmiştir. Özellikleri üzerinde daha ileri açıklamalar Bahaullah'ın diğer eserlerinde, Abdülbaha'nın levihlerinde ve Şevki Efendi ile Umumi Adalet Evi'nin, çoğu ahbapların sorularına cevaben yazılmış mektuplarında yer almaktadır. Bütün bu kaynaklar Umumi Adalet Evi'nin Araştırma Dairesi tarafından toplanıp ayrı olarak yayınlanmıştır. Bu derlemelerin tetkikinden hükmün uygulanmasının tedricen geliştiği ve imkanları ile tali hükümleri açıklığa kavuştukça gelişmeye devam edeceği anlaşılmaktadır.
Hukukullah konusundaki yazılarda yer alan bilgileri kanunlaştırma yolunda bir ön teşebbüs aşağıda verilmiştir. Ancak ahbapların bunu katı bir anlayış veya her yönü kapsadığı şekilde yorumlamamaları gerekir. Bahaullah'a, Abdülbaha'ya ve Şevki Efendi'ye sorulan sorular, bugüne kıyasla çok daha basit ekonomik sistemlerin ve ilişkilerin geçerli olduğu yerlerde ve zamanlarda yaşayan ahbaplar tarafından yöneltilmiştir. Onlardan öğrenilecek şey, vazıh yol gösterici prensipler olup, bunların değişen ve karmaşık şartlara uygulanması üzerinde durulmalıdır. Şüphesiz ki bu konu uzun bir süre Adalet Evi'ni, gerekli yeni yasalarca geliştirilmesinde meşgul edecektir.
Dip not: Parantez içindeki rakamlar Adalet Evi tarafından Bahaullah'a ilişkin derlemenin paragraf numarasına aittir.
Emrin kuruluş çağının dördüncü dönemi, gitgide daha uyanık bir beşeriyetin gözleri önünde açılırken, Hukukullah verilmesinin ahbaplar tarafından evrensel ölçüde yerine getirilmesi, İsmi Azam'ın topluluğunun bütün dünyada yeni bir ruhani olgunluk seviyesine ulaşmasının açık bir alâmeti olacaktır.
ll - ALLAH'IN İNAYETİAllah, bütün yaratılmış şeylerden tamamen arınmış olmakla beraber, kendi inayeti ile bize bu hükmü bahşetmiştir.(7,10,63 ) Çünkü Emrin ilerlemesi ve yükselmesi maddi vasıtalara bağlıdır. (1 ) Bu hükme itaat etmek mümini Misak'ta kararlı ve sabit kılar.(63 ) Allah'ın alemlerinden her bir alemde mükâfata nail eder (7) ve gerçek iman için eşsiz bir sınav teşkil eder.(62)
Hukukullah severek ve tereddütsüz verilmelidir.(2,9,32) Bu ruhla sunulan Hukukullah, ahbaplara refah ve himaye getirir, dünyevi mallarını arındırır (20,31,42,46,48,100) , onlara ve evlatlarına, çalışmalarının meyvelerinden yararlandırır.(48)
ll - HUKUKULLAH'IN TESPİTİBir müminin sahip olduğu her şey, belirli bazılarının dışında, sadece tek bir defa Hukukullah ödenmesine tâbidir.
A ) Hukukullah Hesabında İstisna Tutulanlar:2- Kişinin hayatını devam ettirecek geliri sağlamaya gerekli iş ve tarım teçhizatı (12,67,68)
B ) Üzerinden Ödeme Yapılacak Mallar:Bir kişinin Hukukullah'a matrah olan mal varlığı 19 miskal altın (18,19,30) değerine vardığı veya geçtiği anda Hukukullah'a tabi olur.(( 19 miskal takriben 69.2 grama eşittir. Bakınız lll. C.l (87,105,110 ) Mart 1987 itibarıyla bunun değeri 914 Amerikan dolarıdır.))
a.) Ödenecek meblağ, Hukukullah matrahı olan mal varlığının %19 udur.(10,14)
b.) Ödeme her tam 19 miskal altın üzerinden yapılır.(15)
2- Sonradan edinilen mal varlığı yıllık giderler indirildikten sonra, Hukukullah'a matrah olan mal varlığının yeteri kadar arttırmışsa, ilave 19 miskallik birimler için Hukukullah tahakkuk eder.
İndirilecek giderler şunlardır;b) Malların satışından doğan zarar veya giderler (103)
c)Vergi ve harçlar gibi devlete ödenen meblağlar (78)
3- Kişinin aldığı hediye ve miras mal varlığına ilave olunur ve aynı giderlerin üstündeki yıllık gelir miktarı gibi toplam değere katılır.
4- Bir malın değerinin artması halinde, o artış ele geçene, yani mal satılana kadar, Hukukullah borcu olmaz.
5- Bir yılda giderlerin elde edilen gelirden fazla olması gibi bir nedenle mal varlığının eksilmesi halinde, ancak bu zararın telafisinden ve kişinin toplam Hukukullah'a matrah mallarının artmasından sonra yeniden Hukukullah borcu doğabilir.(15-19,30,65-68,78,108,111 )
6- Borçların ödenmesi Hukukullah'dan önce gelir.7- Hukukullah ödenmesi kişinin mali vecibelerini ifa edebilmesine bağlıdır.
8- Müminin vefatı da, ona ait Hukukullah ödemeleri şu surette tamamlanır.
a) Terekeden önce cenaze masrafları ayrılır.(22)b) İkinci olarak müteveffanın borçlarının ödenmesi gerekir.
c) Bundan sonra olan mallara raci Hukukullah ödenir. Henüz Hukuku ödenmemiş malların değeri tespit edilirken aşağıdaki kalemler tenzil edilir.
-- Cenaze masrafları(22)-- Malların paraya çevrilmesinde yapılan masraflar
C ) Hukukullah'ın Tespiti ile İlgili Diğer Hususlar
1- Kendi ve ailesi için neyin " lâzım" olduğunun tespiti kişinin kendi takdirine bırakılmıştır.(104,106,112)
2- Hukukullah ödemelerinin yıllık olarak yapılmasına atıfta bulunulmakla beraber, ödeme zamanı ve şekli mümin kişinin isteğine bırakılmıştır. Dolayısıyla, kişinin cari Hukukullah vecibesini yerine getirmek için mallarını aceleyle tasfiye etmesi mecburiyeti yoktur.(103)
3- Karı ve Koca Hukukullah vecibelerini birlikte veya ayrı ayrı ifa etmekte serbesttirler.(109,110)
4- Hukukullah hesapları diğer bağışlardan ayrı tutulmalıdır, çünkü Hukukullah fonlarının kullanılması, herkesin teveccüh etmesi gereken Emrin Merkezi Otoritesinin kararına bağlıdır, halbuki diğer bağışların amaçları bizzat bağışçılar tarafından tayin edilebilir.
5- Hukukullah ödemeleri gerek Emrin diğer fonlarına yapılan bağışlardan (78,79,97,100) gerekse haç masraflarından (31) önce gelir. Ancak mümin, ödemesi gereken Hukukullah'ın hesaplanmasında mal varlığının yıllık artışın değerini tespit ederken Fona yaptığı bağışları masraf sayıp saymamakta serbesttir.(105)
lV. HUKUKULLAH HÜKMÜNÜN UYGULANMASIBahaullah'ın öğretileri ancak tedricen uygulanabilir, zira arzu edilen sonuçların alınabilmesi için zamanın gelmiş olması lâzımdır.(84,86)Bu sebeple Hukukullah hükmü bugüne kadar yalnız İran ve diğer Orta Doğu ülkelerinin müminlerine uygulanmıştır. Diğer müminler bunun yerine kendi mahalli ve milli fonlarını desteklemeye teşvik edilmişlerdir. Fakat hüküm onlar için henüz bağlayıcı olmamakla beraber eğer arzu ederlerse Hukukullah ödemekte serbesttirler.(82,93,102,103,109,110)
V. HUKUKULLAH'IN ÖDENMESİHukukullah normal olarak Hukukullah Eminine, yardımcılarına veya onların tayin edilmiş Temsilcilerine ödenir.(35,58) Bu şahıslar makbuz keserler ve fonları Dünya Merkezine aktarırlar.(50)
Vl. HUKUKULLAH'IN İDARESİHukukullah ve onun kullanılması ile ilgili gerekli eminlere ait kararlar (81,100) münhasıran Emrin Merkezi Otoritesinin yetki alanı içindedir. Hukukullah hayır işleri için (62,65,75) ve Allah'ın Emrine faydalı diğer maksatlar için kullanılabilir.(77,78).
HUKUKULLAH YASASIYüce Adalet Evi tarafından yayınlanan derlemeden seçmeler
Yasanın detaylarını daha da belirginleştirmek için Adalet Evi'nin talebiyle, Araştırma Bölümü, aşağıdaki kısaltılmış derlemeyi hazırlamıştır. Esas noktaları kapsayan ve tekrarlardan mümkün olduğu kadar arındırılan bu kısaltılmış derleme geniş derlemenin seçmelerinin bazı yazılarından hazırlanmıştır. Her birinin sonunda verilen referans numarası seçme parçanın alındığı geniş derlemenin o kısmındandır.
A-Yasanın Kitáb-ı Akdes'teki açıklaması:A1- Kişinin eline yüz miskal altın geçerse, bunun ondokuz miskali Yerin Göğün sahibi olan Tanrı'ya aittir. Sakınınız, ey insanlar, kendinizi bu büyük inayetten mahrum bırakmayınız. Sizden ve yerlerde ve gökte bulunan her şeyden tamamiyle bağımsız olarak size bu yasayı emrettik. Gerçekten bu yasada, Her şeyi Bilen ve Haberdar olan Tanrı'dan başka kimsenin kavrayamayacağı sırlar ve menfaatler saklı yatmaktadır. Söyle, Tanrı bu Emir ile, varlığınızı paklamanızı ve Tanrı'nın dilediği kimselerden başka kimsenin erişemeyeceği makamlara yaklaşabilmenizi arzu ediyor. Doğrusu, O'dur Cömert, Kerim ve Verici.
Ey insanlar, Hukukullah hakkında vefasızca davranmayınız, O istemedikçe o elden çıkarmayınız. Bu yüce Levihte olduğu gibi, yazılarında da böyle takdir edilmiştir.
Tanrı ile sahtekarca davranan adalete terk edilir, ve her kim ki emrolunanı yerine getirir Verici, Cömert ve Daima Var Olan Tanrı'sının ihsan göğünden üzerine ilahi inayetler iner. Gerçekten O sizler için idrak edemeyeceğiniz şeyleri arzu ediyor, gerçi ruhları göçtüğünde ve dünyevi eğlencelerinin tuzakları dürüldüğünde insanların kendileri bunları derhal keşfedeceklerdir. Saklı Levih'in Sahibi sizi böyle ihtar ediyor.
Bahaullah (10)B- Hukukullah mecbur edilmemesi gereken ruhani bir sorumluluktur:
B1- Tanrı Hakkı'nı ödemeye imtiyazlı kişiler tek ve gerçek Tanrı'nın -Nuru Yüce olsun- emirlerini yerine getirenlerden ve Nurlu Kalem'in yazdığını uygulayanlardan sayılırlar.
Bunun gibi bir ödemeyi hiç kimsenin talep etmemesi için kaç kez yazdık ve emrettik. Hukukullah'ı son derece sevinç ve zevkle veren her kişinin takdiminin kabul edilmesi içindir, yoksa kabulüne müsaade edilmemiş ve edilmez. Görevlerinden habersiz olanlara kısaca anlatılmalıdır. Davranışlar isteyerek yerine getirilmeli ve her durumda Tanrı Emrine büyük saygı gösterilmelidir. Daha önce açıklamıştık, eğer kişi tüm dünyaya sahip olsaydı ve Emrin onurunu, bir hardal tanesi derecesinde bile alçaltma pahasına, mal ve mülküne bakıyor olsaydı, böyle bir varlığın kabulünü reddetmek gerekli ve zorunlu olurdu. Böyledir Tanrı Dini, geçmişte ebedi, gelecekte ebedi. Buna göre hareket edenler kazançlıdırlar.
Bahaullah (32)B2- Tanrı Hakkı herkes için bir yükümlülüktür. Bu emir Azamet Kalem'i tarafından Kitap'ta açıklanmış ve yazılmıştır. Ancak onu talep etmek ve toplamak caiz değildir. Hukuk'u ödemeye imtiyazlı kişiler eğer bunu sevinçle ve aydın bir ruh ile yaparlarsa, bu gibi bir davranış kabul edilir, başka türlü kabul edilmez. Ahbaplara bir hatırlatma olarak toplantıda genel olarak bir kez müracaat edilmeli, ve bu yeterli olmalıdır. İnananlar, sabit olanlar ve anlayış sahibi insanlar derhal harekete geçer ve Tanrı tarafından emrolunanı yerine getirirler, o suretle kendi amellerinin yararını kazanmış olurlar. Tanrı gerçekten tüm varlıklardan müstağnidir.
Bahaullah (38)C1- Miskal 19 nohuttur... Her miskal altının 19 nohuttan ibaret olmasına müsaade edilmiştir. Aynı uygulama gümüş içimde geçerlidir.
Hz. Báb Farsça Beyan 5:9C2- Hz. Veli Emrullah'ın adına sekreteri şöyle yazıyor " Bir miskal ondokuz nohuttan ibarettir, yirmidört nohudun ağırlığı 4 3/5 grama eşittir. Hesaplama bu prensip üzerinden yapılabilir..." Dolayısıyla ondokuz miskal 69.191667 grama eşittir.
Yüce Adalet Evi adına (105)D1- En Yüce Kalem Hukukullah'ın on dokuz miskal altın üzerinden ödenmesini emretmiştir. Yani, bu miktar kadar paranın üzerinden ödenir. Diğer gümüş veya başka türlü varlıklara gelince, bu miktara sayıda değil değerde eşit olduklarında ödeme yapılır. Hukukullah sadece bir kez ödenir; örneğin eğer bir kişi bin miskal altın elde eder ve bunun hukukullah'ını öderse, Tanrı Hakkı'nın bu miktar üzerinden uygulanması sona erer, ancak bu miktarın ticaret ve muamelelerden doğacak artışı müstesnadır; bu gibi kazançlar tayin edilen asgariye yetişince, Tanrı'nın emri yerine getirilmelidir. Ancak, orjinal miktar el değiştirirse, ilk defada olduğu gibi Hukukullah yine ödenir; bu durumda Tanrı Hakkı ödenmelidir.
Bahaullah (22)D2- Soru : İlahi Levihlerde yazılmıştır ki, eğer kişi ondokuz miskal altına eşit bir miktarı elde ederse, bu miktar üzerinden Tanrı hakkı'nı ödemelidir. Bu miktarın ne kadarı ödenecektir?
Cevap: Tanrı her yüz üzerinden ondokuz ödenmesini emretmiştir. Hesaplama prensibi bu olmalıdır. Ondokuzun üzerinden ödenmesi gereken miktar o zaman belirlenebilir.
Bahaullah (14)D3- Soru : Varlıklar ondokuzu aşınca, Hukuk'u ödemek için diğer bir ondokuza mı eşit olması gerekir, veya Hukuk herhangi bir aşan miktar üzerinden mi ödenir?
Cevap: Diğer bir ondokuz yetişmedikçe, Hukuk herhangi bir aşan miktar üzerinden ödenmez.
Bahaullah (15)D4- Soru : Örneğin, bir kişinin yüz tümeni vardır, ve bunun hukukunu öder, başarısız işlerde bu miktarın yarısını kaybeder ve Hukuk'un ödenmesi gereken miktarı tekrar kazanır, Hukuk'u takdir etmeli mi, etmemeli mi?
Cevap: Bu durumda Hukuk'un ödenmesi gerekmez.D5- Soru : Eğer, Hukuk ödendikten sonra, asıl miktar tamamen kaybedilir, ve iş muameleleri esnasında tekrar kazanılırsa, Hukuk ikinci kez ödenmeli mi?
Cevap: Bu durumda da Hukuk ödenmez.D6- Kişinin varlığı Vahid (19) sayısı değerinde olunca, Hukukullah'a tabi asgari miktara yetişmiş olunur; yani, kişi her ne zaman ki 19 miskal altına sahip olur, veya bu değere varan varlıklar elde eser, oradan yıllık masraflar çıkarıldıktan sonra, Hukuk uygulanır ve ödenmesi zorunludur.
Bahaullah (18)D7- Yazmışsınız ki, yaşamlarında azami sadeliği uygulayarak artan gelirlerini O'nu Yüce Huzuruna göndermek için taahhütte bulunmuşlar. Bu konu O'nun kutsal Huzuruna iletildi. Şöyle buyurdu: İtidalli davransınlar ve kendi üzerlerine güçlük yüklemesinler. Biz ikisinin de iyi bir hayat yaşamalarını dileriz
Bahaullah (57)D8- Hukuk'un ödenmesi şekline gelince: Yıl boyunca yapılan masraflar çıkarıldıktan sonra, kişinin emlakı, mesleği veya işinden elde edilen herhangi bir gelir fazlalığı Hukuk'un ödenmesine tabidir.
AbdülBahá (69)D9- Hukukullah ile ilgili olarak... Kişinin ticaretine, varlığına ve gelirine uygulanır. Gerekli harcamaları çıkardıktan sonra, kazanç olarak ne kalırsa, ve sermayesine bir ilave oluyorsa, bunun gibi bir meblağ Hukuk'a tabidir. Kişi Hukuk'u belirli bir meblağın üzerinden bir kez ödemişse, o meblağ artık Hukuk'a tabi değildir, bir kişiden diğerine geçmediği takdirde.
Şevki Efendi adına (80)D10-Asıl mesken ve onunla ilgili yardımcı kurallar hakkındaki sorunuza gelince, size bildirmek isteriz ki, bu günlerde Hukukullah için detaylı kurallar kurallar çıkarmak uygun görülmüyor. Böylece, kesin kurallar var olmadığı takdirde ahbaplar yazılardan anladıklarını her durum için uygulamakta serbestler, ve Hukukullah yükümlülüğünü kendi hükümlerine ve kendi vicdanlarının sesine göre onurlandırabilirler.
Yüce Adalet Evi (112)D11-Eşlerin birisi Amerikan diğeri İranlı olan bir Bahá'í çiftinin Hukukullah'ı ödeme sorumluluğu hakkındaki sorunuzla ilgili 10 Eylül 1987 tarihli yazınızı Yüce Adalet Evi almış bulunuyor, ve aşağıdaki açıklamaları size bildirmemiz için talimat vermiştir.
1) Mektubunuz Hukukullah'ın kişinin geliri üzerinden hesaplanması esasına işaret etmektedir. Ancak, yazıların çalışmasından idrak edeceğiniz gibi hesaplama mesken, gerekli mefruşat ve gerekli harcamaların çıkarılmasından sonra artan gelirden meydana gelen varlığın net değeri üzerinden, ve bu net varlığın sonraki yıllık artışları üzerinden, harcamalar çıkarıldıktan sonra yapılır. Bundan başka, hesaplama 19 miskal altın eşdeğerinden mal birimlerinin üzerinden hesaplanır.
2) Eşlerin birisi batılı diğeri doğulu olan bir çiftin, Hukukullah'ın ödenmesi gereken varlığın hissesi hakkında hiçbir katı ve sıkı kural konulamaz. Bu, karı ve kocanın aile varlığının sahipliği hususundaki düşüncelerine bağlıdır. Bunun için aslında bu, daha öncede belirtildiği gibi, eşler arasında meşveret edilmesi gereken bir konudur. Hz. Bahaullah Hukukullah'ın hesap detaylarının bir çoğunu Bahá'í fertlerinin kararlarına bırakmıştır.
Yüce Adalet Evi (110)D12- İkinci sorunuza gelince, şöyle soruyorsunuz; karı ve kocanın arasında tam bir anlaşma vardır ve kadın kocasının ve kendisinin varlığını idare edecek kapasiteye sahiptir, bu durumda, varlıklarının tümüne uygun olan Hukukullah miktarını ödeyebilir mi, veya malın bir kısmı kocaya ait olduğundan, malın sadece kendine ait olan hissesi üzerinden mi Hukukullah miktarını ödemeli? Bu soruyu cevaplarken hatırlanması gerekir ki, Hukukullah kişinin kontrol ettiği ve kullandığı varlık üzerinden değil, tartışmasız kendinin olarak kabul edilen malların üzerinden ödenmesi gerekir. Ancak, yukarıda ifade ettiğiniz benzer olaylarda eşler birbirleri ile meşveret ederek kişisel eşyalarının kesin sınırlarını belirlemelidirler. Ondan sonra birlikte veya ferden yükümlü düşündükleri miktarı Hukuk'a vermeliler.
Bn...... Hakkında, kocasının Amerikalı olması ve Hukukullah yasasının batılı ahbaplara şimdi uygulanmıyor olması, kocası tarafında Hukukullah ne bağlayıcı ne de yasaktır.
Yüce Adalet Evi adına(109)D13- Bay ...... ın sorduğu soru hakkında, kendisine bildiriniz ki, Hz. Şevki Efendi bir mektubunda bir ahbapta şöyle açılamıştır. Menkul veya gayrimenkul, Hukukullah bir mülkiyet üzerinden bir kez ödenir. Ancak eğer bu mülkiyet, örneğin veraseten, bir kişiden diğerine geçerse, Hukukullah'ın tekrar ödenmesine tabi olur. Sonuçta bunun anlamı şudur, varisler olarak bir maldan hisse alanlar Hukukullah'ı ödemeleri gerekir, eğer aldıkları hisse servetlerini kutsal yükümlülüğü yerine getirecek derecede artıyorsa.
Yüce Adalet Evi (111)E1- Soru : Hukukullah ödemesi Akdes'te açıklanmıştır. Mesken, onun ilâveleri ve gerekli mefruşat üzerinden Hukuk ödenir mi?
Cevap : Farsça'da nazil olan Yasalarda açıklanmıştır:"... Bu en yüce zuhurda meskeni ve ev mefruşatını yani, gerekli görülen mefruşatları muaf kıldık."
Bahaullah(11)E2- Soru :Mağazada bulunan ve işin yürütülmesinde kullanılması gereken aletler üzerinden Hukukullah ödenir mi, yoksa ev mefruşatları gibi mi işlem görür?
Cevap: Ev mefruşatlarının aynı hükmünün altındadır.
Bahaullah(12)E3- Kazanç sağlamayan, yani kâr getirmeyen bir mülk Hukuk'a tabi değildir. O'dur gerçekten Takdir edici ve Cömert.
Bahaullah(23)E4- Tanrı Hakkı'nı ödemek kişinin maddi olanağı ile şartlıdır. Kişi farzını karşılayamazsa, gerçekten Tanrı onu affeder. O'dur Affedici, Cömert.
Bahaullah(24)E5- Zirai araç gereçler, aletler ve araziyi süren hayvanlardan, gerekli iseler, Hukuk ödenmez.
Abdülbaha(68)E6- Soru :Mirasçılara, veraset yoluyla nakil olan müteveffanın esas meskeni, mefruşat ve giysiler Hukuk'tan muaf mıdır, değil midir?
Cevap: Açıkça belirtilen Yazıya uygun olarak mesken, mefruşat ve ticaret aletleri, Hukuk'tan muaflar, bu nedenle mülkiyet nakli meydana gelince bu gibi mülkiyetin muafiyeti devam eder.
Şevki Efendi adına (88)E7- Yazılarda açıkça belirtilmiştir ki, kişi gerekli mesken ve ona ait mefruşat ve profesyonel aletler üzerinden Hukukullah'ı ödemekten muaftır. Gerekli olan ve olmayan parçalar hakkında karar vermek kişinin seçimine bırakılmıştır. Ahbapların meskenlerine ve mefruşatlarına bol bol harcayarak Hukukullah'ı ödemekten kaçınmak arzusuyla bu masrafları mantıklı kılmaları gerektiği aşikardır.
Yüce Adalet Evi (106)F1- Hangisinin önce geldiğini soruyorsunuz: Hukukullah mı, müteveffanın borçları mı veya defin masrafları mı?
Tanrı'nın Emrine göre defin masrafları önce gelir, ondan sonra borçlar, ve ondan sonra da Tanrı hakkı. Gerçekten O'dur uygun mükafatı ödeyen, mükafatlandıran ve Cömert. Eğer mal borçları karşılamıyorsa mülk her borcun tam oranında dağıtılmalıdır. Borcun halledilmesi Kitap'ta beyan edilen çok önemli bir emirdir. Hukukullah'a ve O'nun hizmetkarlarına hiç bir borcu olmaksızın Tanrı'ya dönen kazançlıdır. Açıkça bellidir ki Hukukullah diğer tüm sorumlulukların üzerinde önceliği vardır; ancak, inayetinin bir eseri olarak, Vahyin Zuhuru olan O'nun hayat veren ve her şeyi bilen Kalemi tarafından bu Levihte açıklananı emretmiştir.
Bahaullah(22)F2- Soru :Hukuk ve diğer yükümlülüklerden başka, kişi malının bir kısmını hayır amaçlarına dağıtılmasını vasiyetnamesinde belirtebilir mi; veya kefenleme, nakil ve definden başka hiç bir şeye hakkı yok mu, diğer her şey Tanrı'nın emrettiği gibi varislerin midir?
Cevap: Kişi mal ve mülkünün idaresinde hürdür. Hukuk''nu ödemiş ve kimseye borçlu değilse, vasiyetnamesinde yazdığı ve şahadet ettikleri kabuldür. Kişiler, Tanrı'nın bahşeyledikleriyle, istediklerini yapmalarına izin verilmiştir.
Bahaullah (21)F3- Soru :Müteveffa Hukuk'a veya borçlarını ödememişse, ödeme orantılı olarak meskeninden, şahsi giysilerinden ve diğer malından mı yapılmalı, yoksa mesken ve şahsi giysiler erkek evlada mı ayrılmalı, ve borçlar geri kalan maldan mı ödenmeli; böyle bir mal eğer yeterli değilse, borçlar ile ne yapılacak?
Cevap: Borçlar ve Hukuk geriye kalan maldan ödenir; eğer mal yeterli değilse, ödeme meskenden ve şahsi giysilerden yapılmalıdır.
Bahaullah (13)F4- Annenizden kalan miras hususunda Hukukullah yasasını uygulamayı arzu ettiğinizi bildiren 27 Aralık 1972 tarihli sevgi dolu mektubunuz bizi son derece duygulandırdı.
Belirttiğiniz gibi, yasa batılı ahbaplara uygulanmadığı halde, herhangi bir inanır arzu ettiği takdirde onu yerine getirmekte serbesttir. Akdes'teki bu yasanın şartı şudur ki, kişinin sermayesi asgari "ondokuz miskal altın" miktarına yetişince bu sermayenin yüzde ondokuzu Hukukullah olarak ödenir... Ödemesi gereken miktarı belirlemek için bir ahbap, ilk önce varsa borçlarını ve masraflarını çıkarmalı, ve geriye kalan sermaye üzerinden, asgari ondokuz miskal altına eşit ise, yüzde ondokuz ödemelidir.
Akdes'in Yasa'sını şimdi uygulamaya arzulu olarak karar verirseniz, varsa masraflar ve borçları düştükten sonra mirasınızın menkul ve gayrimenkullerinin toplam değerlerini belirlemeniz gerekir, ve Hukukullah'ınızı mirasınızın net değeri üzerinden nasıl bir şekilde ödeyeceğinizi düşünmelisiniz. Ödemenin zamanı ve şekli her kişinin kendisine bırakılmıştır.
Örneğin, Kişinin serveti nakit ile birlikte, hisse veya mülk ihtiva ediyorsa, mal nakde çevrilene kadar, gayrimenkul malın değerinin yüzde ondokuzunu ödemesi, kişinin menfaatine uymayabilir veya uygun düşmeyebilir. Bu ruhani görevi, mal nakde çevrilince yerine getirmeyi tercih edebilir. Kişinin mülkü elden çıkarılırken girişilen masraflar, Hukukullah'ın ödeneceği net değer hesaplamadan önce düşürülmelidir.
Yüce Adalet Evi (103)F5- Emrin fonlarına yapılan bağışlar kişinin Hukukullah'a yapacağı ödemenin bir kısmı gibi sayılamaz; bundan başka, kişinin Hukukullah borcu varsa ve ödeyecek gücü yoksa ve aynı zamanda fona bağışta bulunacaksa, Hukukullah'ın ödenmesi bağışların yapılmasından önce gelir. Fakat Hukukullah'ı ödenecek olan servetin miktarı hesaplanırken, fona yapılan bağışların masraf olarak gösterilebilmesi her kişinin şartları ışığında kendi hükmüne bırakılmıştır.
Yüce Adalet Evi adına(105)G1- Şanı yüce olsun, tek ve gerçek Tanrı her övgü ifadesinin daima üstünde olmuş olmaya devam edeceği gibi dünyadan ve onun zenginliklerinden de mukaddestir. O'ndan zuhur eden her şey meyve verir ve onun yararları kişilerin kendilerine geri döner. Azamet Lisanı'nın evvelden beyan ettiği ve bundan sonrada edeceği beyanlarının doğruluğunu er geç göreceklerdir. Hukuk son derece sevinç ve aydınlık içinde tam bir alçak gönüllülük ve tevazu ruhu ile takdim edilince böyle nimetler gerçekten tahakkuk eder.
Bahaullah (2)G2- Hukukullah gerçekten büyük bir yasadır. Herkesin bu bağışı yapması zorunludur, çünkü merhametin, bolluğun ve tüm iyiliğin kaynağıdır. Varlık Sahibi ve Cömert Tanrı'nın dünyalarının her dünyasında her ruh ile baki kalacak bir lütuftur.
Bahaullah (7)G3- Açıkça bellidir ki, Tanrı Hakkı'nın ödenmesi refaha, takdise, şerefe ve ilahi muhafazaya sebeptir. Bu gerçeği anlayan ve tanıyan kazançlıdır, eyvahlar olsun inanmayanlara. Ve bu, Kitap'ta tayin edilen emirlerin aydın yürekle, sevinçle ve razılıkla yerine getirilmesi şartına bağlıdır. Bu çağrıya kulak verenin yararınadır, vermeyenin zararınadır. Doğrusu, Merhametli Tanrı'mız her şeye Kadir'dir, Övgü Sahibidir.
Bahaullah (6)G4- Hukukullah'a gelince: Bu inayetlerin kaynağıdır, ve Tanrı'nın insanlara lütfettiği şefkat dolu sevgisinin ve merhametinin baş sebebidir.
Bahaullah (29)G5- Hukuk'un ödenmesini emreden yasa -şanı yüce olsun- gerçek Tanrı'nın bir teveccühünden ibarettir, ondan gelecek olan yararlar bağış yapana düşecektir. Hukuk farzını karşılamamıza imkan verdiği için herkesin En Yüce Tanrı'nın inayetine şükürler sunması icabeder.
Bahaullah (32)G6- Bu emir herkesi bağlar, onu uygulamakla kişi şerefe yüceltilir, çünkü kişinin varlığını paklamasına hizmet eder, inayet ve ilave refah getirir.
Bahaullah (42)G7- Şanı Yüce Kalem'den açıklanan herhangi bir emir ve yasak, ahbapların kendilerine hayırlar ihsan eder. Örneğin, Hukukullah emirlerin arasında yer alır. Eğer insanlar Hukuk'u ödeme imtiyazına erişirlerse, Şanı Yüce olsun, tek ve gerçek Tanrı, onların üzerine muhakkak inayetler ihsan eder. Bundan başka, bu ödeme sahip oldukları servetten kendilerinin ve evlatlarının istifade etmelerini sağlar. Dikkat etmişsindir, insanlar servetlerinin büyük bir kısmını kaybetmiş, çünkü Tanrı onların servetlerine yabancıların veya mirasçıların el koymasına sebep olmuştur.
Tanrı'nın mükemmel hikmeti herhangi bir tanımın veya uygun ifadenin hayli ötesindedir. Doğrusu, insanlar gözleriyle görür yine de inkar ederler, farkındalar yine de bilmezden gelirler. Tanrı'nın emrini yerine getirselerdi bu ve öbür dünyanın faydalarına erişmiş olurlardı.
Bahaullah (48)G8- Tanrı emrine hizmet veren ve Tanrı Hakkı'nı takdim eden imtiyazlı her kimseye sınırsız bir rahmet, gerçekten mükemmel bir inayet ihsan edilmiştir, çünkü onun faydalı sonuçları ve meyveleri yer ve gök kaldığı sürece devam eder.
Bahaullah (36)G9- Ey benim ilahi dostlarım! Benzeri olmayan Kimse mutlak zenginliği ile daima övülmüş, her şeyi kapsayan rahmetiyle idrak edilmiş, ebedi inayetiyle nitelenmiş, ve varlık dünyasına bağışlarıyla tanınmış olduğu kesin ve açıktır. Bununla beraber, idrak edilmez hikmetine uygun olarak dostu yabancıdan ayırabilmek için eşsiz bir imtihan uygulayarak, hizmetkarlarına Hukuk'u emretmiş ve mecbur kılmıştır.
Bu yüklü emri yerine getirenler ilahi inayetlere maruz kalmış, iki dünyada da yüzleri aydınlık içinde olmuş ve Tanrı'nın şefkat dolu merhametinin hoş kokusunun rayihalarını teneffüs etmişler. O'nun mükemmel hikmetinin bir belirtisi olarak Hukuk'un ödenmesi, bağışı yapanların sabit ve sarsılmaz olmalarını mümkün kılar, kalplerinin ve ruhlarının üzerine büyük bir etkiyle gayret sarfeder.
AbdülBahá (62)G10- Kitap'ta açıkça belirtilen Hukuk hakkında: Bu, kişilerin yararı ve refahı niyetindedir ve onların mutluluğuna ve sabitliğine vesiledir.
AbdülBahá (64)G11- Bundan başka, biliniz ki, Merhametli Tanrı'ya sadakatle hizmet edenler O'nun ilahi hazinesinden Kendi iradesiyle zenginleştirilirler, Hukuk'un sunulması da O'nun kadın ve erkek hizmetkarlarına Kendi tarafından uygulanan bir imtihandır.
AbdülBahá (75)H1- Hukukullah için yapılan ödemeler her kişiye teslim edilmez. Bu sözler mutlak Gerçeğin kendisi tarafından beyan edilmiştir. Hukukullah emin kişilerce muhafaza edilmeli ve Tanrı Eminleri tarafından O'nun kutsal teveccühüne iletilmelidir.
Bahaullah (58)H2- Hukukullah için belirli bir hüküm vardır. Adalet Evi kurulduktan sonra ilgili yasa Tanrı İradesine uygun olarak açıklanacaktır.
Bahaullah (59)H3- Hukuk'un kısmen veya tamamen idaresine müsaade edilmiştir, ancak bu, Emir'de herkesin ona yöneleceği, yetki sahibinin izni ile yapılmalıdır.
AbdülBahá (67)H5- Ey Abdülbaha'nın dostları! Tanrı, sınırsız inayetlerinin bir işareti olarak, Kendisine itaatle sunulmak üzere, bir sabit para takdimi (Hukuk) ile onları merhametiyle lütuflandırmıştır, gerçi Kendisi ve O'nun hizmetkarları tüm varlıklardan her zaman için bağımsız olmuşlardır, her şeyin Maliki odur ve Kendi yaratıklarının herhangi bir armağanının ihtiyacından uludur. Bu sabit para takdimi, mamafih, insanların sebatlı ve metin olmalarına neden olur ve ilahi verimi üzerlerine cezbeder. Tanrı'nın rayihalarının yayılmasına ve O'nun Kelimesinin yüceltilmesine, yardımsever uğraşlarda ve ortak refah için harcanmak üzere Tanrı Emri'nin Veli'si vasıtasıyla takdim edilir.
AbdülBahá (63)H7- Hz. AbdülBahá Levihlerinin birisinde buyuruyor: "Hukuk'un kısmen veya tamamen idaresine müsaade edilmiştir, ancak bu, Emir'de herkesin ona yöneleceği, yetki sahibinin izni ile yapılmalıdır." Kendi Vasiyetnamesinde, Hukukullah "Tanrı Emrinin Velisi vasıtasıyla takdim edilecektir" koşulu, bu ilke ile açıkça mutabıktır. Bir başka Levhte Hz. AbdülBahá Yüce Adalet Evi'ni " herkesin yöneleceği yetki sahibi" olarak işaret etmiştir, açıktır ki Emrin Velisinin yokluğunda Yüce Adalet Evi, Emrin yüce merkez kurumudur. Bundan başka, Hz. Abdülbaha'dan önce Hz. Bahaullah şunları açıklamıştır."Hukukullah için belirli bir hüküm vardır. Adalet Evi tesis edildikten sonra ilgili yasa Tanrı İradesine uygun olarak açıklanacaktır." Bu açık yazılara uygun olarak bellidir ki şimdiki zamanda Hukukullah'ın hasılatı ve harcaması hakkındaki karar Yüce Adalet Evi'nin yetkisi dahilindedir.
Yüce Adalet Evi (101)H8- Hukukullah yükümlülüğünü yerine getiren bazı sevgili ahbaplar fonlara yapılan bağışlar ile Hukukullah ödemesinin arasında var olan ilişkiyi soruyorlar. Yani, Hukukullah yükümlülüğünü karşılamaya niyetli olan kişi, yerine diğer fonlara ve projelere bağışlarda bulunurlarsa, Hukukullah'ı ödemekten muaf mı değil mi?
...Yüce Adalet Evi tesis edildikten sonra Tanrı'nın amacına uygun olarak bu konuda gerekli hükümlerin çıkarılacağını Hz. Bahaullah teyit etmiştir. Herkesin ona yöneleceği yetki sahibinden başka, hiç kimsenin, bu fonu idare etmeye hakkı yoktur. Diğer bir ifadeyle, kişinin servetinden Hukuk ödenecek kısım Tanrı Emrinin Dünya merkezine aittir, ilgili kişilere değil.
Bu suretle ahbaplar Hukukullah için ayrılan fonların herhangi birini başka bir amaca, hatta Emrin hayır bağışlarına kullanırken kendi iradelerine ve hükümlerine uymamalılar.
Yüce Adalet Evi (100)Bu insanların huzura, dayanışmaya, sevgiye ve barışa susamış olduklarını gördüğümüz bu devirde bizlere düşen büyük görev Hz. Bahaullah'ın yüce ve azametli emrini büyük bir coşku içerisinde insanlara duyurmak ve bu Tanrısal nimetten faydalanmalarını sağlamaktır. Bunun içimde bütün ahbapların Bahá'í hayatı yaşamaları, öğretilerine ve ahkamlarına uymaları ve onları titizlikle getirmeleriyle mümkün olacaktır. Hz. Abdülbaha'nın söylediği gibi, eğer ahbaplar Hz. Bahaullah'ın öğretilerini tam yerine getirecek olsalar dünya başka bir cennet olur. Evet bu dünya cennetini yaratmak biz Bahailerin elindedir. Bunun için öğretilerin ve ahkamların bilinçli ve tam olarak tatbik edilmesi gerekir. Tanrı Emri'ni yaymak ne kadar mühim ve gerekli bir görevse, Tanrı Hukuku'na uymakta o kadar mühim ve gerekli bir görevdir. Çünkü Tanrı Hukuku'nun ödenmesi, Tanrı Emri'nin yayılmasına, temelinin sağlamlaşmasına , hayır işlerinin genişletilmesine ve Tanrı Emri azametini yansıtan eserlerin ve yapıların yükselmesine olanak sağlar.
Tanrı Hukuku'nun ahbaplar tarafından ödenmesi, sahip oldukları servetin arınmasına, bereketlenmesine ve Tanrı'ya bağlılıklarının simgelenmesine sebep olmaktadır. Tanrı Hukuku'nun, Akdes Kitábı'nda belirtilen şekilde ve miktarda ödenmesi farzdır. Tanrı Hukuku'nun istenmesi ise yasaktır. Fakat Mahalli Mahfillerin ahbapları uyarması buna ve diğer fonlara katkı için teşvik etmesi gerekir. Hatta, Müşavirler heyetinin mektuplarında belirttikleri gibi fonlara yardım ve bunun faydaları için ahbaplar eğitilmelidir
Tanrı Hukuku ne miktarda verilmelidir:Bir Bahá'í sahip olduğu servetin miktarı sene sonunda 19 miskal altın değeri bir paraya ulaşınca (bu takriben 19x4,5 gram altına eşittir) bu miktardan %19 Tanrı Hukuku vermesi gerektir. Tabi sene içerisinde yaşamı için gerekli bütün harcamaları yaptıktan sonra kalan saf servetten verilecektir. Hukuku verilen miktar için bir defa daha vermek gerekmez. (Daha geniş bilgi için Bahá'í Dininde Şer'i hükümler ve izahlar Kitábına baş vurulması)
Neler tanrı Hukuku dışında kalmaktadır:Oturulan ev ve ev için ihtiyaç duyulan eşyalar, kazancını sağlayan dükkan ve demirbaş olan eşyalar ve çiftçilerin kazancını sağlayan ziraat makine, alet ve hayvanlar Tanrı Hukuku'ndan muaftır. Örneğin; Bir kimse sene sonu hesabında 25 miskal altına ulaşan bir para sahibi olmuştur. O halde bu sene bunun 19 miskal altın kadar miktarını Tanrı Hukuku olarak %19 u kadar ödeme yapacaktır. Gelecek sene bu 6 miskal altın miktarındaki paraya bir ilave gelir temin edilirse ve bu 19 miskal veya üzerinde olursa, yine bu sene 19 veya mislinin Tanrı Hukuku'nu ödemesi gerekir. Demek ki önce ödemiş olduğu 19 miskalin karşılığı olan para için Tanrı hukuku ödemesi gerekmez. Eğer şahıs sene içerisinde bir para birikimi yapmamış ise hiç bir şey ödemez. Zarar etmiş, yani Tanrı hukuku ödenmiş paradan o sene içerisinde harcamış ise, Tanrı hukuku olarak ödemiş olduğu miktara ulaşıncaya kadar elde ettiklerine bir şey ödemesi gerekmez.
Tanrı Hukuku kime ödenecektir:Tanrı Hukuku, Yüce Adalet Evi'nin tayin etmiş olduğu Tanrı Hukuku temsilcisi Dr. Neyir Özşuca'nın İş Bankası Merkez şubesi nezdindeki 3936275 hesabına ve yine Türk Dış Ticaret bankası merkez şubesindeki 5037 hesaba yatırılabilir. Ayrıca ahbaplar kısa bir mektupla veya telefonla paranın hangi bankayla ve ne miktarda ve hangi fona gönderdiklerini bildirmeleri ve makbuzunun muhakkak istenmesi gerekir.
Bugün için Tanrı Hukuku temsilcisinin uhdesinde ayrıca Yüce Adalet Evi fonu ile Kavis fonu bulunmaktadır. Bu fonlara da katkıda bulunmak isteyen ahbaplar yukarıda bildirilen Banka hesaplarına yardımlarını yatırarak durumdan temsilciyi haberdar etmeleri gerektir.
Aziz ahbaplar! yazımı Yüce Adalet Evi'nden gelen bir mektubun bir paragrafı ile bitirmek istiyorum " Dünya tarihinin bu kritik anında sevgili Emrin çeşitli faaliyetlerini desteklemek için, Bahá'í hayatının bölünmez bir parçası olarak, sizleri Bahá'í fonlarına yardıma çağırıyoruz"
??